Hoş Bir Yerli "Karaoğlan ve Tolga"




Hoş Bir Fumetti yazı dizisinin final bonusu olan bu yazıda bu sefer ne İtalya'ya ne Amerika'ya gidiyoruz. Bu sefer gayet bizden iki seri var.


Daha önce hiç eski yerli yapımları okudunuz mu bilmiyorum ancak yerli yapımlarda bana göre bir sıkıntı var. Çoğu comic strip tarzı oluyor, hatta Tarkan, Ustura Kemal gibi yayınlarda altyazılı çizgi roman mantığı bile var. "Altyazılı çizgi roman ne şimdi?" diyecek olursanız bu biraz benim uydurmam. Bu tarz eserlerde üstte resim altta ise o resmin anlatımı ve konuşmalar var. Bir örneği aşağıdaki resimde mevcut.


Eh, açıkçası bu okumayı bir hayli zorlaştırıyor ve bu tarz bi' okumadan alacağınız keyif de sınırlı oluyor. Ancak hepsi bu tarz değil. Bugün sizlere en sevdiğim iki yerli yapımdan bahsedeceğim ve ikisi de normal çizgi romanlardan alışık olduğumuz şekilde dizayn edilmiş sayfa yapılarına sahip.



Önce Karaoğlan ile başlayalım. Karaoğlan, Abdullah Ziya Kozanoğlu ve Suat Yalaz'ın Kaan dergisinden sonra Suat Yalaz'ın bu tarz bir karaktere devam etmesiyle başlıyor aslında. Kaan'ın şöyle bir önemi var ki daha sonra en az Karaoğlan kadar popülariteye ulaşacak olan Akbulut Kaan gibi bir karaktere de ilham kaynağı oluyor. Ancak Akbulut'un hikaye örgüsünü kısır bulsam da Karaoğlan kendisini Kaan'ın popülaritesinden faydalanmaktan çok onun önüne geçirebilmeyi başarabilmiş bir karakterdir.

Kahramanları karşı karşıya getirmeyi comicslerden öğrenecek değiliz!

Karaoğlan Orta Asya topraklarında at koşturan, annesi bir çete tarafından katledilmiş, bir ormancı aile tarafından büyütülmüş, babası Baybora'dan eğitim görmüş bir Uygur'dur. Tam bir Orta Asya Türk Destanı kahraman tiplemesi kendisi. Yakışıklı, güçlü, hızlı, şanslı. Kendisi aslında Cengiz Han'ın bir fedaisi olsa da Cengiz Han'dan görev almak dışında bir macerada dikkatini çeken bir olayla, yolculuk sırasında karşılaştığı bir çeteyle, birinin ondan yardım istemesi sonucunda da maceralara atılabilmektedir. 




Karaoğlan'a maceralarında babası Baybora, dönemin Teksas-Tommiks eserlerindeki yancıların mideye düşkünlüğünü bir yancı özelliği olarak karşımıza çıkaran Balaban ve -yenge duymasın- Karaoğlan'ın her macerada aldattığı ama karakterimizin bundan hiç haberi olmadığı sevgilisi Bayırgülü sık sık gözükmektedir. 
Karaoğlan serisini benim için güzel yapan şey aslında maceradaki aksiyon dozu. Giriş kısmının çoğu zaman aceleye getirilmeden uzun uzun işlenmesi, gelişme kısmının aksiyonlarıyla insanı cidden heyecanlandırması ve tatminkar sonlarıyla Karaoğlan okumaktan her zaman zevk alacağım bir seri. Ayrıca hikayede kullanılan o eski Türkçe terimlerle size zaman zaman sözlük açtırmak zorunda bırakabilmesiyle de öğretici yönü mevcut. Karaoğlan'ın aynı zamanda yakın dönemde çekilmiş, Müge Boz harici güzel bir şey bulamadığım bir filmi de mevcut. 2002 yılında Kanal D'de 9 bölüm yayınlanmış bir dizi denemesi de var. Maalesef ülkemizdeki televizyonlarda aile içi kaosu anlatan diziler haricindeki diziler tutmadığı için yerli yapımı çizgi romanlarımızın uyarlamaları televizyon dünyasında çok başarılı olamıyor. İlk paragrafta ismi geçen Ustura Kemal de bunun bir diğer örneği.



İkinci karakterimiz ve serimiz Tolga'ya geçebiliriz artık. Karaoğlan'ın hikayelerini hem yazıp hem çizen Suat Yalaz, işleri hızlandırmak adına asistan çizerlerle çalışıyordu. İşte bu asistanlardan biri olan Abdullah Turhan'a, Kaan dergisinde çıkan maceralardan biri olan Tolga'nın yazar-çizerliğinin verilmesiyle Tolga karakteri artık Abdullah Turhan'ın imzasını taşıyacak ve hep öyle kalacaktır.




Tolga da Kaan, Karaoğlan, Tarkan, Akbulut Kaan gibi tipik bir Orta Asya kahramanıdır (Gerçi Tarkan genelde Avrupa'da takılıyordu ama tipoloji olarak örnek vermek yanlış olmaz...). Kendisinin maceraları da Cengiz Han döneminde geçmesine karşın Tolga daha çok bir "Yalnız Kovboy" tadında maceralar yaşamaktadır. Hikayelerinde genel olarak birini korumaya çalışan Tolga'nın hikayelerinde hep bir "intikam" teması vardır. Tolga maceralarını kendi türünden ayıran en belirgin özellik ise daha sert,daha yaş kitlesi büyük okuyucuya yönelik oluşudur. Bu konuya kim okumalı kısmında ayrıyetten değineceğim.


Tolga da Karaoğlan gibi geçtiği dönemin dilinden fazlasıyla nasiplenmekte. Çizim konusunda siyah ve beyazı tüm sınırlarıyla kullanmayı başarabilen Abdullah Turhan'ın çizimleri sayesinde, siyah beyaz okuması renkli okumasından daha fazla zevk veren dergiler arasına giriyor bence. Karaoğlan'ı renkli okurken aldığım hazzı Tolga'yı renkli okurken alamıyorum şahsen ben.

Tolga, aksiyon dozunun hiç inmediği serilerden. Giriş kısmını Karaoğlan kadar uzun tutmayan Tolga serisi kendini daha ilk sayfalardan aksiyonun içine atıyor ve maceranın sonuna kadar aksiyondan çıkmıyoruz. Bu yönüyle tam bir heyecan fırtınası.

Gelelim son kez "Kim Okumalı?" köşesine. Karaoğlan ve Tolga, tarihi sevenlerin, ilkokulda izlediği Tarkan filmindeki ahtapotu unutamayanların, Malkoçoğlu'nun abartısızı yok mu diyenlerin okuyabileceği iki seri. Ancak üstte dediğim gibi. Tolga cidden büyüklere yönelik bir seri. Bir yaş sınırı koymak güç olsa da 15'i bile az buluyorum Tolga için. 18 diyebiliriz. Karaoğlan ise 15 yaş veya üzerinde bu tarz serilere merakı olanların okuyabileceği lezzetli bir seri. İki seri de de zaman zaman cinsellik olduğu uyarısını da yapayım.

Böylece bir yazı dizisinin tam olarak sonuna gelmiş bulunuyoruz. Başından beri takip eden tüm okuyucularımıza teşekkürler. Şuan kafamda başka bir yazı dizisi düşüncesi yok, ilk dönem 16 tane (40 kredi...) dersim olacağı için uzunca bir süre benden çıkan bir yazı dizisi göremeyeceğimizi de söylemek mümkün. Hoş Bir Fumetti serisini Frankofonlarla devam ettirme fikrim şimdilik yok onu da belirteyim. Ancak eskisi gibi anime izleyebilmeye başlarsam anime serilerinin tanıtımlarından oluşan bir yazı dizisi düşünebilirim :). Benden yazı dizisi gelmeyecek olması blogda yazı olmayacak anlamına gelmiyor. Yakın zamanda takipçilerimizden Kerim'in bir yazı dizisi sizlerle olacak, çizgi romanla kalın!

-House


0 yorum:

Yorum Gönder