New 52'de neler oldu - Justice League (1-6)

Yepyeni 52'de neler oldu makalelerimize yeniden devam ediyoruz. Bu aralar biraz daha takım ağırlıklı yayınlara odaklanacağım ve bunun için en iyi başlama noktası tabii ki DC evreninin birincil takımı Justice League'den başkası olamazdı, şimdi ufak bir Justice League tarihine göz atalım ve sonrasında yeni 52'de nasıl bir giriş yaptığına bakalım.




Öncelikle Justice League'in temeline gidelim, süper kahramanların kötülere karşı güç birliği kurma fikri süper kahramanların ortaya çıktığı yıllara kadar uzanır. Yaratılan ilk süper kahraman ekibi Justice League'in öncülü olarak sayabileceğimiz Justice Society of America'dır (Amerika Adalet Topluluğu) . JSA kısaltmasıyla anılan bu ekip, All American yayıncılığın çıkarttığı kahramanların bir araya gelmesinden oluşuyordu. Superman ve Batman'de onursal üyeler olarak kabul edilseler de asla JSA hikayelerinde yer almadılar, bunun nedeni o zamanlar okuyucuların kafasını karıştırmak istemeyen editörlerin bu karakterlerin ekipte olmasına izin vermemesiydi. O yıllarda DC'de bildiğimiz DC değildi birçok küçük yayıncının bir araya geldiği National Comic adlı bir yayın şirketinin bir parçasıydı, sonradan birleşip DC çatısı altına girdiler, tabii bu birleşim biraz sancılı ve uzun bir süreç olduğundan JSA yayını da bundan etkilendi ve altın çağ sona erip süper kahramanların popülerliği azalınca yayını sona erdi. Sonrasında gümüş çağ başlayınca süper kahramanların yeniden popülerleşmesi üzerine DC yönetiminin aklına  Justice Society'i geri getirme fikri geldi. İlginç bir şekilde bu sefer Society kelimesi yerine ulusal beyzbol liginin populerliğinden faydalanmak için League kelimesi seçilir. Dönemin kendi yayınına sahip yedi kahramanı Superman, Batman, Wonder Woman, Flash, Green Lantern, Martian Manhunter ve Aquaman DC'nin team-up yayını olan Brave and Bold yayınının 28. sayısında bir araya gelerek ilk defa Justice League'i okuyuculara tanıtırlar. Justice League ilk sayısında Starro adlı dünyayı ele geçirmeye çalışan dev bir uzaylı deniz yıldızıyla savaşırlar. Evet kulağa tuhaf gelebilir ama sonuçta gümüş çağdan bahsediyoruz ve ilerleyen yıllarda Starro'nun yenilenip oldukça ciddi bir tehdite dönüştüğünü belirteyim. Ekleyebileceğim ilginç bilgilerden biri de Superman ve Batman'in Starro ile olan savaşa hiç bulaşmamaları, sadece bir görünüp benim işim var diğerleri ilgilenir deyip alarmı geçiştiriyorlar. Çok garip bir şekilde bu ikili uzun süre Justice League yayınının başlarında hiç olaylara bulaşmıyorlar, acaba yine insanların kafasını karıştırmayalım diyen yazar, çizer ve editör müdehalesi mi demeden edemiyorum. Neyseki sonradan birilerinin aklına arkadaş bunlar bizim şirketin karakterleri bu kitabı sattırmak için kullanmak gerekiyorsak kullanırız demesinden sonra Superman ve Batman'de Justice League hikayelerinde yer almaya başlıyor. Tabii ekip sadece bu yediliyle sınırlı kalmadı daha sonra Green Arrow, Black Canary, Atom, Firestorm, Hawkman, Red Tornado, Elongated Man ve Zatanna gibi karakterlerin takıma dahil olmasıyla ekip kalabalıklaştı. Ekibin kalabalıklaştığı ve üs olarak bir uyduya yerleştiği yıl 1970'lerdir ve uydu üssü kullanmak takımın ikonik özelliklerinden biri haline geldi (daha önce kullandıkları üs ise mağaraydı ama Batman'in mağarası değil :D). Şimdi kısa kısa dönemlerinden bahsedeyim.



Seksenlerin başında ekip sürekli üye kaybı yaşıyordu (ölüm nedeniyle değil), ilk önce Batman ekip ile ters düşüp ayrıldı ve kendi ekibi Outsiders'ı kurdu, sonraları diğer büyük isimler Superman, Wonder Woman ve Flash'ta takımdan ayrıldı DC evreninde kökten değişiklikler yapacak olan Crisis on Infinite Earths hikayesine gelirken büyük ölçüde bilinen kahramanlar yerine daha yeni yüzler ağırlığı oluşturuyordu.


Crisis hikayesinden sonra DC evreni sıfırlanıp yeni bir başlangıç yapıldı, ekibi bir araya getirecek olan J.M Dematteis ve Keith Giffen yeniden orjinal yediliyi toplamayı planlıyordu fakat Superman ve Wonder Woman'ın yani bir başlangıç yapması ve Flash kostümünü devralan Wally'nin karakter gelişimi sürdüğünden bu üçü kullanılamazdı, bunun üzerine kadro birleşen paralel evrenleri temsilen farklı karakterlerden kuruldu.  Bunun üzerine ikili eldeki karakterlerle ciddi bir ton yerine daha mizah tonu yüksek bir seri yarattılar ve ekip sadece Amerika'ya bağlı kalmasın diye adını Justice League International olarak değiştirdiler. Crisis'ten sonra yapılan ilk büyük  event olan Legends hikayesinde ekibin bir araya gelişi tasarlanır. Eğer kısmet olursa Legends hikayesini yapacağız ama bu yazıda biraz bahsedeceğim az sonra. JLI serisi sıradışı tonuyla uzun bir süre okuyuculardan ilgi gördü ve hatta Justice League Europa adlı yan bir seri bile yaratır. New 52'de aynı konseptte JLI yayınıda çıktı ve sonra iptal oldu, o yayından da bahsedeceğim bu yüzden JLI ile ilgili o yazıda daha ayrıntılı konuşurum şimdi Dematteis ve Giffen sonrası döneme gelelim.


İkilinin beş yıl süren koşusu biter bitmez anında Justice League kitaplarının tonu da değişir. Doksanların ortaları olan bu dönemde birbiriyle rekabet hâlinde üç farklı Justice League takımı yer alıyordu bunlar Justice League Europa, Justice League Task Force ve Exrteme Justice. Dönemin karanlık yapısına uymaya çalışan üç ekipte birbirinden kötü yayınlar olduğundan ekibin popülerliği iyice azalmış ve yayın satışları düşmüştü. Bu kötü gidişe son veren kişi ise Grant Morrison oldu.
Bu üç yayında durdurulup Morrison'un başına geçtiği tek bir yayın bütün çizgiroman dünyasını değiştirdi. Doksanlardaki çizgiromanların kötü durumundan şu yazıda bahsetmiştim, büyük ölçüde çizgiromana olan ilgi düşmüşken Morrison muhteşem Justice League serisiyle yeniden okuyucuların  ilgisini çekmeyi başarır. Orjinal yediliyi bir araya getiren Morrison (orjinal dedim ama Flash kostümü artık Wally West'teydi ve Yeşil Fener yüzüğünü Kyle Rayner taşıyordu çünkü Hal Jordan kafayı yiyip Paralax olmuştu.), ilk hikayesi Yeni Dünya Düzeni ile ekibi toplayıp, daha çok karakterlerin ihtişamına odaklanarak yeniden Justice League'i hakettiği konuma getirdi ve ekibe zaman zaman başka DC karakterlerini ekleyerek seriyi taze tutmayı başardı.  Morrison'un bıraktığı yerden seriyi bir başka efsane yazar Mark Waid devraldı ve yazdığı ilk hikayesi "Babil Kulesi" ile Morrison'u aratmayacağını gösterdi. Waid'den sonra seriyi Joe Kelly devralır ve kendi tarzıyla Obsidian Age gibi iyi hikayelere imza atar, ondan sonra görevi üç yazar dönüşümlü olarak devralıp serinin sona erdiği DC'nin soft reboot serisi Infinite Crisis'e kadar devam ederler.

Infinite Crisis hikayesinden sonra seri, Justice League America adıyla yeniden 1. sayıdan yeni bir kadro ile yayınlanmaya başlar ve new 52'ye kadar bu seri devam eder. Bu seriyi fazla okumadığım için pek yorum yapamıyorum. Şimdi yeni 52 serisine geçebiliriz.


Kapağa baktığımızda DC'nin yeniden yedi kurucu temasına döndüğünü görüyoruz fakat orjinal yediliden vazgeçmiş olduğunuda. Bu noktada yine eskiye dayalı bilgi vermem gerekiyor, Justice League'in kurucuları aslında ilk defa değiştirilmedi, Crisis'ten sonra oluşan DC evreninde yeniden tanıtılan Superman ve özellikle Wonder  Woman tam olarak zaman devamlılığına uymuyordu bu yüzden kuruluş hikayesi değiştirilip trinity tamamen kurucu konumundan çıkarılmıştı, yerine Black Canary eklenmişti yani sadece beş kişinin kurduğu şeklinde retconlanmıştı (tabii sonra Infinite Crisis'ten sonra yeniden eski duruma dönüldü), yani kurucuların değiştirilmesine pekte itirazım yok ama değiştirdikleri kişi Martian Manhunter olunca ve yerine Cyborg konulunca işte o zaman problem başlıyor. Bu konuya  geleceğim ama önce kısaca serinin yazarı Geoff Johns'tan bahsedeyim.

Johns adı DC okurlarının oldukça iyi bildiği bir isimdir çünkü son yıllarda DC evrenini şekillendiren isimlerin en başında yer alır, 2000'lerin başında Teen Titans, JSA ve Flash serilerindeki yazarlığıyla  büyük ün kazandı. Sonrasında Yeşil Fener temasını yenilemesi ve Infinite Crisis event'ını yazmasıyla DC yazarları arasında en önde gelen isimlerden biri haline geldi. Özellikle tüm DC evrenini Yeşil Fener serisiyle paralel olarak şekillendirmesinden sonra 2010 yılında DC evreninin baş yazarlığı konumuna getirildi. Kendi adıma yazarlığını çok sevdiğimi ve favori yazarlarım arasında en üst sıralarda yer aldığını söyleyebilirim ama bu fikrim son zamanlarda biraz değişti. Johns'un hikayelerini hâlâ çok sevmeme rağmen son dönem hikayelerini okurken yazarlığında bazı aksaklıkları görmeye başladım. Bu aksaklıların en başında gelen şey karakterleri tamamen kendi bakış açısına göre yazması. Bunu şu şekilde açıklayım; Johns bir karakter kafasında nasılsa ona göre karakteri yazıyor, yani karakterin geçmişini tamamen görmezden gelip kendi versiyonuna göre yazıyor. Bu bakış açısı geçmişten beri karakteri doğru düzgün oturmamış kahramanlara uyar Hal Jordan ve Aquaman gibi ama iş zaten belli bir karakterizasyonu olan kahramanlara uymuyor Batman ve Wonder Woman gibi. Şimdi ne anlatmak istediğimi hikayeyi inceleyerek açıklamaya çalışayım.


Hikaye "beş yıl önce" yazısıyla başlayıp daha ilk sayfadan kafalarda yüzlerce soru işareti yaratmayı başarıyor. Yeni 52 ile ilgili bütün devamlılık karmaşası bu kahramanlar beş yıl önce ortaya çıktı açıklamasından dolayı başladı, özellikle ortada eski devamlılığı baz alan Batman ve Johns'un kendi yazdığı Green Lantern dururken böyle bir kısıtlamanın neden yapıldığını çözebilmiş değilim. Eskiden hem DC hemde Marvel gerçek zaman dilimini takip etmeye çalışırdı fakat genç kakterlerin büyümesi eski karakterlerinse aynı yaşta kalması sorunlar yaratmaya başlayınca artık gerçek zaman kavramını kullanmayı bıraktılar, bunun yerine geçmişte, uzun zaman önce gibi belirsiz zaman kavramlarını kullanmaya başladılar. Şimdi ortada sürüyle zaman problemi varken, neyin devam edip neyin devam etmediği belirsizken neden evreni beş yıl gibi bir zaman dilimine sıkıştırıp kendilerini bağlıyorlar mantığım almıyor. Hikayenin başında Batman'in çatılar üzerinde birini kovaladığını ve Batman'i de GCPD'nin kovaladığını görüyoruz. Bunun anlamı Batman kariyerinin ilk yıllarında demek oluyor çünkü sadece o yıllarda polisler Batman'i kovalıyordu sonra yozlaşmış polisler temizlendi ve Gordon komiser olup çatıya meşhur sinyali bağlattı. O zaman beş yıla dört tane Robin sığdırılmış oluyor ki bu çizgiroman mantığınıda aşan bir durum oluyor. Bir ihtimal şehrin valisi bir dönem kötü bir iş adamı-mafya olan Rupert Thorne olmuştu ve o dönem Batman'i kanun kaçağı ilan etmişti ama o dönemde de Robin, Dick Grayson olduğundan yine beş yıla dört Robin sığmış oluyor, yani tek söyleyebileceğim şey şu anda olmayan bir zaman dilimindeyiz. Neyse zaman dilimiyle ilgili karmaşaya değindik devam edelim. Batman'in kovaladığı kişi bir yaratık çıkar, tam yaratık ile Batman boğuşurken birden ortaya Yeşil Fener çıkıyor ve sonra polisler hepsine birden ateş açıyor. Eee, tamam Batman'i anladımda Yeşil Fenere neden saldırıyorlar? Tamam bunlar yozlaşmış polisler de bir kahramana durduk yere saldırması büyük sorun açar dedim ve Batman ile Y.F'nin konuşmasından onun da hava kuvvetleriyle başının derde girdiğini öğreniyoruz. Merak edip bizzat Johns'un yazdığı gizli köken hikayesine yeniden göz attım (hâlâ devamlılıkta sayılan) ama böyle bir şeye rastlamadım, anlaşılan Johns kendi yazdığı devamlılığı unutmuş. İkisinin konuşmasını okumaya devam edince insanların tüm kahramanlardan korktuğunu ve onları sevmediğini öğrenmiş oluyoruz. Bu biraz ilginç bir yaklaşım çünkü DC evreninde kahramanlar insanlar tarafından hep sevilir ve saygı duyulurdu, Batman hariç tüm kahramanların ilk yıllarında bile böyleydi şimdi hepsine Batman muamelesi göstermeleri tuhaf olmuş, neyse devam ediyoruz.



 Yaratık polislerin olduğu helikopterleri parçalayıp şekil değiştirerek kaçar ikilide peşine düşerlerken birbirleriyle de tanışma faslına geçerler. Bu anları hikayeyi okumayanlar eğer "JL:War" adlı animasyonu izlediyse hatırlayacaktır;  Hal, Batman'in süper güçleri olmadığını öğrenince çok şaşırıyordu ve tam onun üzerine Batman Yeşil Fener yüzüğünü Hal'ın parmağından çıkarıyordu, bu sahne çizgiromandan bire bir alındı ve bayağı aptalca bir sahne. Evrenin Muhafızları bir sürü hata yapmış olabilirler (Johns aslında tüm Yeşil Fener konseptini Muhafızların kötü adamlar olması üzerine kurmasını bir yana bırakalım) ama evrenin en güçlü silahı diye tasarladıkları şeyin bu kadar kolay bir şekilde sahibinin parmağından çıkmaması gerekir, bu sahne iki şekilde yorumlanır ya yüzüklerde ağır bir tasarım hatası var ya da Hal Jordan parmağından yüzüğün bile çekilip alındığını anlayamayacak kadar salak ve bunu yazan kişide uzun dönem Yeşil Fener yazarı ve sürekli bize Hal Jordan'ın en iyi Yeşil Fener olduğunu söyleyen kişi aynı zamanda. Evet, bu kadar üstünde durduğuma göre bu sahnenin beni rahatsız ettiğini anlamışsınızdır, tamamen gereksiz bir hareketti ve Batman'i hiçte havalı göstermiyordu aksine Hal'ı aptal gibi gösteriyordu (ki Hal'a öyle hayranda değilimdir) ve dikkati dağılmıştı açıklamasını yemiyorum, işin daha da kötü tarafı bana berbat bir çizgi romandaki bir sahnenin aynısını hatırlattı. Frank Miller'ın yazdığı rezalet Allstar Batman and Robin serisinde Hal'ın yüzüğünü aynı şekilde Robin çalıyordu ve Hal Jordan o seride tam bir salak gibi gösteriliyordu, o kötü serideki benzer bir sahneyi burada görmekten hiçte zevk almadım. Sahnenin sonrası da pek iç açıcı değil, yüzüğünü geri alan Hal sanki çocuk gibi Batman'e kavga mı istiyorsun falan diye saldıracakken yaratığı görüyorlar. Yaratık duvara bir kutu yerleştiriyor ve sonra "Darkseid İçin" diye haykırıp patlıyor. Bu noktadan sonra artık DC evrenini bilenler hikayenin ne üzerine olduğunu anlamıştır, DC'nin en büyük kötü adamı olan Darkseid dünyayı işgale geliyor ve kahramanlar bu yüzden birleşecek. Evet fazlasıyla klişe bir durum ama zaten büyük takımlar bu şekilde toplanır, tek bir kahramanın baş edemeyeceği bir tehdit ortaya çıkar ve kahramanlar farklılıklarını bir kenara bırakıp güç birliği yaparlar. Yeniden böyle bir hikaye anlatılmasına hiç itirazım yok, gümüş çağdaki ilk hikaye Starro adlı yaratığa karşı birleşmeleriydi, Morrison'un JLA'yı bir araya getirme nedeni bayaz Marslı işgaliydi ve Legends hikayesinde JLI, Darkseid'in işgaline karşı toplanmıştı!!! Evet yanlış duymadınız Legends'ın konusuda aynı fakat iki hikayenin kugusu arasında oldukça büyük farklar var bu yüzden ara sıra karşılaştırma yapacağım ama Legends'ı çevirmeyi de düşündüğümüzden fazla spoiler vermemeye dikkat edeceğim.

Bu noktada yaratığın Darkseid'in Parademon adı verilen yaratıklarından biri olduğunu anlıyoruz. Kendisini neden patlattığına anlam veremesemde zaten Parademonlar piyon askerler olduğundan fazla üstünde durmuyorum. İkili, kutuyu incelerken belki Superman ile bağlantılıdır fikrine varıyorlar ve Batman onunla hiç karşılaşmadığını ve tehlikeli olduğunu söylüyor. Bu da ilginç bir durum çünkü genelde DC evreninde ikonik olarak ilk team-up yapan karakterler Superman ve Batman olarak kabul edilir, her neyse yeni evren açıklamasını kabul edelim. Sonrasında Metropolis'te soluğu alırız, bir Amerikan futbolu maçında. 


Bir oyuncuya dikkat çekilmeye çalışıyor, Victor Stone'a, bu ismi Titan fanları iyi tanır, Cyborg'un gerçek adı oluyor. Cyborg'un Justice League'e eklenmesine (hemde kurucu olarak) daha sonra değineceğim ama önce şundan bahsedeyim yıllardır Titanlar ile özdeşleşmiş bir karakterin böyle bir değişime sokulması olay yaratacak bir durum ve bu yetmezmiş gibi oynadığı takımın adının "Ford Titans" olması Titan fanları için sinir bozucu bir durum. Ha, ha Cyborg Titan futbol takımında yer aldı aman ne komik. Ayrıca şu resimde defans mı forvet mi artık amerikan futbolunda her ne pozisyon oluyor ise onda oynayan sırtında 00 yazan oyuncuya dikkat etmenizi istiyorum. Sırtında Didio yazıyor resim fazla yer kaplamasın diye büyütmedim, bu aslında bir easter egg. DC'nin eski şef editörü yeni CEO'su Dan Didio için yapılmış bir easter egg , şirketin forveti ya da defansı gibi bir gönderme yapıyor ama bu adamın rezalet yönetimi yüzünden bu easter egg'e prim vermeyi düşünmüyorum, Didio'nun yönetiminde tek yaptığı şey DC evrenine ve karakterlerine zarar üzerine zarar vermektir.  Yeniden ikiliye dönecek olursak, Superman'in yerini tespit ediyorlar (nasıl olduğu hakkında hiçbir fikrimiz yok ), sonrada Jordan öne atılıp izle nasıl Superman'i haklıyorum gör diyor. Hmm, sanırım Geoff Johns Sinestro'ya odaklanmaktan Jordan'ı nasıl yazacağını unutmuş, Jordan sorgusuz sualsiz hiç dikkat etmeden Superman'e saldırmaya gidiyor, acaba Miller'ın Jordan versiyonunu mu okuyorum?



Resimde gördüğünüz gibi Superman, Jordan'a patlatıyor ve hmm... bu bayağı sert bir yumrukmuş, Jordan arabaları bile parçalamış, anlaşılan Man of Steel filmindeki kamu malına zarar yeni 52 evreninden alınmış. Neyse ilk sayı Superman'i görmemizle bitiyor. Böylece kapaktaki kahramanların sadece dördünü görmüş olduk ki biri daha o hale bile gelmedi, gümüş çağ öyküsü ise bir sayıda ekibi toplamıştı. İkinci sayı tek sayfada Flash'ı görmemizle başlar sonra  Batman ve Jordan'ın Superman ile dövüşüne dönüyoruz ve oha diyorum Superman, Batman'in gırtlağına yapışmış neredeyse adamın ses tellerini dağıtacak, bu da görüntü:



Sonra bu psikopat ikiliye saldırmaya devam ederken Jordan yardım almak için Flash'ı (Barry Allen) arıyor. Superman kılığına girmiş psikopatta hiç kendini frenlemeden saldırmaya devam ediyor, tabii şehri yıkmaya aldırış etmeden. Bunu da göstereyim:


Jordan, yetiş Flash bizi öldürecek der demez (harbiden de Superman kılığına girmiş psikopat öldürmek için saldırıyor) Flash Central City'den Metropolis'e gelip kavgaya katılıyor. Bir iki kavga sahnesinden sonra Batman araya girip dur biz düşman değiliz bize de yaratıklar saldırdı falan filan deyip savaşı sonlandırıyor (ilk sayıda Superman tehlikeli diyen oydu hatırlatırım). Tam o esnada helikopterler geliyor ve hepsi bir delikten aşağıya iniyorlar, cidden bu delikte nereden çıktı, tamam bir ara Superman yere vurmuştu ama hiçte öyle kanalizasyon sistemine açılmış bir delik gibi görünmüyordu, neyse bunuda kabul ettikten sonra hikaye S.T.A.R laboratuvarlarına geçiyor. Victor'un babası lab'ın başındaki adam ve bu eski orjine uygun. Victor, neden maça gelmedin diye ergenlik isyanlarındayken, dörtlü yer altında kutuyu tartışıyorlar, bir araba gereksiz laflamadan sonra Jordan, Flash'ın adını ağzından kaçırıyor(Hal gerçektende bu hikayede aptalın teki gibi davranıyor). Sonra yok biz hallederiz yok ben hallederim tartışmaları gibi saçma sapan muhabbetten sonra aniden kutu aktive oluyor (aynı zamanda S.T.A.R Lab.'da da var bir kutu) boom tüpler açılıp ve Parademonlar saldırıya geçiyor. Victor'da boom tüp açılınca vücudunun yarısını kaybediyor. Bunun nasıl olduğunu tam olarak anlayamadım, boom tüpler patlayıcı değildir ki sadece bir yerden bir yere geçit açar, eğer Victor yaralandıysa neden diğerlerinin önünde açılan tüp kimseye zarar vermedi sorusu aklıma geliyor, üzgünüm Geoff burda fena çaktın. 



İkinci sayı Victor'un vücudunun yanışıyla bitiyor, üçüncü sayı ise Wonder Woman ile başlıyor. Ovv, Wonder Woman bu hikayede başlı başına bir olay, az önce Geoff Johns'un karakterleri kendi bakış açısına göre yazmaya çalıştığından bahsetmiştim, işte Wonder Woman'ın sorunu burada başlıyor. Geoff Johns'un bakış açısına göre Wonder Woman, savaştan başka bir şey düşünmeyen, modern dünyaya tamamen uzak ve kendisini sıradan insanlardan üstün gören şiddet eğilimli bir tanrıça. DC sonunda orijini de bu mantığa uygun bir şekilde değiştirdi ama ondan Wonder Woman serisinde bahsederim. Şimdi bu hikayeye dönelim, Wonder Woman elinde kılıcıyla sokakta kanatlı bir yaratık arıyor, evet uçabilen bir kahraman sokak sokak gezerek kanatlı bir yaratığı arıyormuş bunuda yutun artık. Sonra Diana bir küçük kızla karşılaşıyor ve birlikte  dondurma yiyiyorlar tabii dondurmacıya kılıç doğrultarak dondurma istediğini hatırlatayım. Diana dondurmanın tadını çok seviyor ve Steve Trevor yanına gelince saçma sapan bir dialog aralarında geçiyor ve sonra bir anda tepelerine Parademonlar iniyor. Sonraki sayfaya geçtiğimizde yeniden S.T.A.R Lab'a dönüyoruz, ooo bu sayfayı göstermem gerekli:



Burada asistan kadın Profesör Ivo'yu götürdüklerini söylüyor, yanda Victor'un babasının yanına giden diğer profesörün adı da Thomas Morrow olarak görünüyor. Bu iki isim DC evreni için oldukça çok şey ifade ediyor çünkü ikisi de DC evreninde yüksek profilli kötü bilim adamları olarak bilinirler. Profesör Ivo, Justice League'in en büyük düşmanlarından Amazo adlı robotun yaratıcısıdır, Thomas Morrow (TO. Morrow olarak bilinir ) ise sonradan Justice League'e katılan Red Tornado adlı androidin yaratıcısıdır ve defalarca kez birçok farklı android yaratarak dünyayı ele geçirmeye çalışmıştır. Bu iki çılgın bilim adamının Victor'un babasının altında görev alması gereksiz bir ekleme olmuş ve tüm çılgın bilim adamlarını sanki S.T.A.R Lab'a bağlamak gibi saçma sapan bir fikir ortaya atılmış oluyor.  Sonraki sayfada iki panelde Victor'un babası oğlumu ne pahasına olursa olsun kurtaracağım dedikten sonra yeniden Parademon işgaline dönüyoruz. Radyo yayınlarında çeşitli yerlerde işgallerden bahsediliyor ve suçlu olarak süper insanlar gösteriliyor, bu artık iyice sinir bozucu olmaya başladı, DC evreninde Superkahramanlar halk tarafından sevilip saygı görürdü, her şeyde süperkahramanların suçlandığı yer Marvel evrenidir bu fark JLA/Avengers hikayesinde sağlam bir şekilde gösterilmişti, Johns'un karşı taraftaki bir özelliği DC evrenine yamamaya çalışması kendi evreninin kişiliğini bozan bir etki yaratıyor. Tamam bu hikaye beş yıl öncesini anlatıyor sonra işler değişti denebilir ama acı bir şekilde yeni 52'nin çoğu birinci sayısında bu durum temel alınmış olarak görünüyor, tüm yeni 52 reboot'undan sonra bana en ters gelen durum bu. Sıfırlama devamlılık problemlerini çözmek ve insanlara okumaya başlayabilecekleri bir nokta yaratmak için yapılır, evrenin ve içindekilerin karakteristiğini değiştirmek için yapılmaz. Tek bir panel bile tüm saçmalığı özetlemeye yetiyor:



Flash, bir kadını Parademon'un pençesinden kurtarıyor ama aptal kadın Flash'a bana zarar verme diyor, Flash'ta sadece yardım etmeye çalışıyorum diyor. Üzgünüm ama bu çok aptalca bir sahne, acaba insan böyle bir durumda yaratığın pençesine mi gider yoksa tuhaf kostümlü ama insana benzeyen kişiye mi? En ufak olayda süper kahramanları suçlayan sivil halkın olduğu Marvel evreninde bile böyle bir saçmalığa rastlamayız. Her neyse, kavga devam eder,  bir yandan Victor'un kurtarılma çalışmalarını görürüz sonra kavga alanına döndüğümüzde bir anda Wonder Woman savaş alanına gelir  ve tüm erkekler ona hayran olur, Jordan hemen "benim" diye bağırıyor, Superman güçlüsün diyor WW'de biliyorum diye karşılık veriyor. Offf biliyorum fazla didikliyorum ama bu sahnede beni rahatsız etti, Hal Jordan bir anda Guy Gardner gibi davranmaya başladı, diğer yandan Geoff'in böyle alakasız bir durumda Star Wars'taki ikonik dialoğu Superman ve WW'ye yapıştırması, yani cidden yaza yaza bunu mu yazdın diye insanı sorgulatıyor ve daha ilk sayıdan ileride sansasyon yaratmış olan Sup-WW ilişkisinin sinyalini vermiş oluyorlar. Gerçekten daha iyi bir WW-Superman ilk tanışması mı görmek istiyorsunuz Trinity'i okuyun. Her neyse bu sayıda zincirin son halkası olan olan Aquaman'in ortaya çıkışıyla sonlanıyor.  



Aquaman kısmına gelirsek... aslında Aquaman'de hiçbir sorun yok. Johns, Brightest Day (En aydınlık gün) hikayesinden beri Aquaman ile ilgileniyor ve gerçektende bu konuda oldukça iyi, Aquaman karakterinin en sonunda sahip olduğu potansiyeli açığa çıkartmayı  başardı ve popüler kültürdeki eski kötü şöhretini bir nebze olsun azaltmayı başardı. Bundan Aquaman'in kendi serisinde daha ayrıntılı bahsederiz.  Yeniden hikayeye dönelim offf yine bir sinir bozucu sahne daha işte Geoff Johns'un Wonder Woman yazmaktan zerre kadar anlamadığının kanıtı:



Aquaman hakkında herkes bir şey konuşurken Wonder Woman kılığına girmiş kadının söylediği şeye bak "Selamlar Aquaman, Savaşmak için ne güzel bir gün!", dünya bilinmeyen yaratıların işgali altında, her dakika onlarca insan öldürülüyor, şu gerizekalının söylediği lafa bak ama daha bitmedi artık Legends ile karşılaştırma vaktı geldi 86 yılında yazılan Legends öyküsünde de Wonder Woman'ın ilk defa modern Amerika'ya gelişinden kısaca bahsediliyordu, başlangıçta kimsenin dikkatini çekmemeye çalışıyordu fakat Darkseid'in işgalini görünce müdehale etmeden duramadı, o sırada Guy Gardner'da Diana'ya asılmaya çalışıyordu ve Diana bunun üzerine ayarı verip bana yılışmaya çalışacağına korumaya yemin ettiğin masumlara yardım et diyerek ayarı vermişti. İki öykü arasında 25 sene var, bir tarafta masumları savunan Diana, diğer tarafta insanlar öldürülürken "hey ne güzel savaş var " diyen kafayı sıyırmış bir kadın. Yok bu noktadan sonra bu karaktere Wonder Woman demeyeceğim.  Öyküye devam edelim, Hal Jordan bir anda Guy Gardner moduna girip Aquman'e sen ne yapabilirsin, ne gücün var, balıklar la mı konuşuyorsun,  zaten yanımızda hiç gücü olmayan biri var birde senle uğraşmayalım safsatasına girmişken, Aquaman bir grup parademon'u köpekbalıklarına yem yapar. 


Jim Lee'ye hakkını vermek gerek oldukça güzel bir çizim ve hikayeyi tehamül edebilir yapan tek kişinin Aquaman olduğunu söyleyebilirim, diğer yandan Hal Jordan inanılmaz bir şekilde karakteristik dışı hareketlerde bulunuyor. Dünyalı yeşil fenerlerin her birinin farklı bir karakteri vardır John Steward; ağırbaşlı ve disiplinli görev adamı kimliğine sahiptir, Guy Gardner; agresif, yer yer sinir bozucu ve vurdumduymaz bir kişiliğe sahiptir fakat onu ilgi çekici yapan tarafıda budur, Kyle Rayner; hareketli, eğlenceli ve mütevazi bir kişiliğe sahiptir, Hal Jordan ise... eee... aslında Jordan'ın hiçbir özelliği yokmuş yav belkide bu yüzden bu hikayede Guy Gardner moduna girdi. Bu arada Victor sonunda Cyborg'a dönüştü ve hiç ilgimi çekmedi ve kendini bir anda savaş alanında buldu böylece kurucu yedili tamamlanmı oldu. Tam artıkekip tüm sorunları çözüyor derken boom tübü bir daha açılıyor ve bu sefer karşımıza Darkseid çıkıyor:



Cidden yeni 52'nin Darkseid'i bu mu? O omuzluk, kafasına taktığı şey? Üzgünüm Jim Lee bu berbat bir tasarım olmuş. Yaklaşık 4 metrelik bir dev, acaba bu Darkseid'in  robot klonu olabilir mi? Yok değilmiş gözlerinden omega ışınları atıyor ve Super psikopatı vuruyor sonrada Parademonlar Super psikopatı götürüyor. Sonrada Jordan salak gibi Darkseid'in üzerine gidip bir temiz dayak yiyiyor. En sonunda Batman onu durdurup motive edici konuşma yapıyor ve maskesini çıkarıp adını söylüyor. Nasıl? Paranoya kralı, eski devamlılıkta belki kendi arkadaşları kötüye dönebilir diye onlar hakkında kayıtlar tutan ve kimseye güvenmeyen adam daha iki saat önce tanıştığı hemde Flash'ın adını ağzından kaçıran herife hem yüzünü gösterecek hemde adını söyleyecek, üzgünüm Geoff Johns sınıfta kaldın. Karakterin bunca yıl boyunca oturtulmuş temellerine aykırı bir harekette bulundun ve bu kötü bir yazarlık anlamına gelir. Bu arada adını söylemesine rağmen Jordan'ın tanıyamaması da ayrı bir olay, Johns'un neden Hal Jordan'ı bu kadar salaklaştırdığını çözebilmiş değilim.  Maskesiz Batman, Pardemonların kendini götürmesine izin veriyor ve sonrada Super psikopatı kurtarıyor ki bundan hiç bahsetmeye gerek yok. Diğer tarafta ise Darkseid binaları yıkıp sıradan sivilleri öldürüyor??? Oooov, nereden başlayacağımı bilemiyorum,  Darkseid, DC evreninin en büyük tehditlerinden biri olan Darkseid, emrinde yüzlerce kölesi olan Darkseid, Apokolips'in kötü tanrılarının lideri olan Darkseid, Şeytani zekaya sahip ve manipülasyonun kralı olan Darkseid, dünyaya gelip binaları yıkıyor ve sıradan sivilleri öldürüyor. Sanırım daha da fazla bir şey söylemeye gerek yok, Geoff Johns bu artık epic fail oluyor. Johns'un hiç yeni tanrılarla ilgili bir şey yazmadığını biliyorum ama onların konseptine bu kadar uzak olduğunu hayal bile edemezdim, yani çizgiroman dünyasında çokça eleştirilen bir isim olan Jeph Loeb bile Darkseid ile ilgili oldukça güzel hikayelere imza atmıştı, DC'nin baş yazarı pozisyonundaki kişinin böyle önemli bir konsepti bu kadar kötü şekilde ele alması büyük bir hata oluyor.  Bence bu noktadan sonra hikayenin devamını konuşmanın anlamı yok, hepsi ortak çalışıp Darkseid'i kör ediyorlar, Cyborg onların teknolojisini çözüp boom tübü açıyor ve Super psikopatın gücü sayesinde Darkseid'i geri gönderiyorlar, sonra herkes alkışlıyor, ekip olduk falan filan son. Şimdi karakterler üzerinden sorunlara gelelim.



Aquaman ve Flash'ı hızlıca geçiyorum çünkü onlarda herhangi bir sorun yoktu, hatta hikayeyi okunabilir yapan tek karakterin Aquaman olduğunu söyleyebilirim, bu yüzden iki tane artı var.
Hal Jordan ise tam bir kimlik bunalımı içinde, görev adamı mı, eğlenceli mi yoksa agresif mi yazılacağının kararı verilememiş. Az önce Jordan'ın hiçbir özelliği yok derken şaka yapıyordum,  Geoff Johns yazdığı yeşil fener serisinde  Jordan'ın karakterini gerçektende geliştirip sınıf atlattı. Şimdi bu hikayede yenilediği karakterin tersi bir karakter sunması hatalı bir hareket.  Ama bu beş yıl önceydi açıklamasını kabul etmiyorum, kendi yazdığı gizli köken hikayesinde öyle bir profil çizmemişken ve o devamlılık sürerken burada tamamen aptallık seviyesinde bir Hal Jordan göstermesi doğru değil. 

Cyborg'a gelirsek, DC'nin Titan fanlarıyla gerçektende alıp veremediği bir şeyler var çünkü yeni 52'de Titan fanlarını kızdırmak için ellerinden geleni yaptılar. Wally West ve Donna Troy gibi karakterlerin akibeti hakkında hiçbir şey söylememeleri bir tarafa öyle bir ekibin varlığını tamamen yok sayması insanları delirten bir şey. Johns anladık Cyborg karakterini seviyorsun onu yeni evrenin baş aktörlerinden biri yapmak istiyorsun  ama karakterin Titanlarla olan geçmişini silmen iyi bir başlangıç sayılmaz. Öncelikle karakterin köken hikayesinin burada yer alması çok saçma, bir karakterin köken hikayesi onun kahraman olma yolundaki hikayesini anlatır, bu hikaye ise tamamen aceleye gelmiş bir öykü, bir anda vücudunu kaybetti, bir anda yapay vücut sahibi oldu, bir anda her şeyi kullanmayı öğrendi (gerçektende yabancı teknolojiyi  nasıl öğrendiğinin açıklaması yok), bir anda savaşa katıldı, bir anda kahraman oldu. Karakter gelişimi namına hiçbir şey yok ve bunu okuyabileceğimiz solo bir Cyborg kitabıda basılmadı, o zaman bu hikayede Cyborg'un fonkiyonu ne? Cyborg'un ilk yer aldığı New Teen Titans serisinde özel olarak yeni kahramanlar için sayılar çıkarılmıştı kökenlerini anlatmak için. Cyborg'un köken sayısı karakteri her şeyi ile anlatmıştı, ailesiyle olan sorunları, gençlik hataları, lab'daki geçirdiği kaza ve sonrasında yeni bedeni, bunun onda yarattığı travma hepsi . Bu hikayede ise başarısız bir yan hikayeden fazlası yok, kötü bir dolgu malzemesi görevi görüyor . Son bir not Cyborg'un o bedenini yapmak babasının aylarını almıştı burada ise bir saatini aldı, eğer daha gerçekçi bir dünya yaratıyoruz iddiasında bulunuyorsan mantık kurallarını da göz önüne alman gerekli sayın DC yönetimi.

Sırada hikayede yer almayan ama değinmeden edemeyeceğim Martian Manhunter var. Öncelikle bu berbat hikayede yer almadığı iyi olmuş, Geoff Johns ona da ne tür saçmalıklar uydururdu kim bilir (ilerleyen sayılarda ondan bahsediliyor biliyorum ama şimdilik bunu bir kenara bırakalım). Hazır evren yenilenmişken neden artık ikon hâlini almış yedili kullanılmadı mantığım almıyor, Martian Manhunter Justice League'i her zaman en fazla sahiplenen kahraman oldu (pek solo yayını çıkmadığı için de olabilr) , telepati ve şekil değiştirme güçleriyle işe yaramaz bir üye de değildi, bu ekipte  olmamasının geçerli bir sebebi yok(yerine başka bir ekibe koydular ama o başka bir yazının konusu). Animasyon serisinde ekibin bir araya gelmesi bile onun sayesinde olmuştu bence onun üzerinden çok daha iyi bir başlangıç öyküsü kurulabilirdi ama tüm yetki Geoff Johns'ta ve oda kendi kafasındaki plana göre her şeyi hazırladı ve sonuç olarakta karşımıza Forever Evil çıktı ki en az bunun kadar kötü bir öykü oda.                 


       
Artık Trinity'e gelelim önce Batman. Geoff Johns, Batman'i ne kadar az anladığını bir kez daha gösterdi, sürekli süper güçlerinin olmamasına vurgu yapması zaten kabak tadı veren noktalardan biriydi. Aquaman'i yazarken sürekli onunla ilgili yapılan şakaları ön plana alıp sonra Aquaman'in öyle olmadığını gösteren havalı hareketler yaptırıyordu. Batman'e de aynı şeyi yapmasına gerek yok ki. Batman zaten DC'nin en popüler karakteri insanlar zaten onu olduğu gibi seviyor senin "aa süpergüçleri olmayan adam ne hareketler yapıyor" diye göstermene ihtiyacı yok. Hikayede Batman ne dedektiflik yeteneklerini gösteriyor nede taktiksel dehasını kullanıyor, yani kısaca hiçbir fonksiyonu yok, Jordan ile maskesiz yaptığı konuşmadan zaten bahsettim. Yani bu hikayede Batman yokları oynuyor.

Kafayı sıyırmış savaş delisi çakma amazona gelirsek, fazla söylenecek bir şey yok, serinin  en sevimsiz en sinir bozucu kahramanı o. Berbat dialogları ve tamamen karakteristik dışı hareketleriyle Geoff Johns, Wonder Woman nasıl kötü yazılır gösterdi. Wonder Woman'ın onu daha iyi anlayan ellere verilmesi dileğiyle.



Superman kılığına girmiş psikopat ise serinin en büyük hayal kırıklıklarından biri. Malesef ortada Superman namına bir şey yoktu, bu kadar soğuk ve sevimsiz bir Superman'i kötü adam olarak yazıldığı alternatif öykülerde bile görmedim. Superman'in diğer kahramanların önderi olması gerekir, insanlara umut ve ilham vermesi gerekir. Bu hikayede ise neredeyse Batman'i gırtlaklayıp, Jordan'ı öldürüyordu. Sürekli kendini üstün görüp ben hepinizden farklıyım, hiçbiriniz benim gibi değilsiniz konuşmaları ise sinir bozmaktan başka bir şey yapmıyor. Superman en alçak gönüllü kahramanlardan biridir asla kendini diğerlerinden üstün görmez  ve her canlının yaşam hakkına saygı duyar. İşin en acı tarafı ise Geoff Johns'un yeni 52 öncesinde  harika Superman hikayelerine imza atmış olması. Acaba Superman'in bu yeni sevimsiz kişiliğinde editör müdehalesi mi var diye sormadan edemiyorum.  


     
Son karakter olarak Darkseid'den bahsedeyim.  Darkseid ile ilgili bu kadar kötü bir kurgu yapılamaz herhalde, bunun gerçekten de Johns'un fikri olup olmadığından şüphe duymaya başladım.  Darkseid bir gezegene gidipte binaları yıkmakla , böcek olarak gördüğü sıradan insanları öldürmekle uğraşmaz, manipülatif ve entrikacıdır, perde arkasından iş görür ve insanları kullanmayı sever  böyle kendinden aşağı gördüğü yaratıklarla yumruklaşmaya gitmez, tahtında oturup komutanları Desaad, Virman Vundabar, Doctor Bedlam, Glorious Godfrey gibilerine emir verip  planını uygulatır kendisi savaş meydanına inmez. Legends hikayesinde Darkseid oturduğu yerden bütün işgali yürüttü, önce kahramanları tuzağa düşürüp insanların gözünden düşürdü sonrada insanları hipnotize edip kahramanların üzerine saldırttı. Gerçek Darkseid o şekilde iş yapar, buradaki gibi gidipte binaları Godzilla gibi yıkan devasa bir canavar değildir. Bu hikayede Darkseid yerine Mongul'u da koyabilirdin, Warwold ile dünyayı işgale gelirdi Parademonlar yerinede robotlar kullanılabilirdi ya da çok güçlü yeni bir uzaylı yaratıkta olurdu. Burada Darkseid'in kullanılma sebebi sadece popüler bir kötü olması ama tamamen yanlış bir şekilde kullanıldı. Dövüşte bile tek başına o kadar kahraman ile dövüşüyor, Female Furies adında elit bodyguardları nerede, oğlu Kalibak veya Mantis, Kanto gibi elit savaşçıları var bunlar neden efendilerinin yanında değiller. Hepsini geçtim Darkseid'in bu hikayedeki amacı ne? Anti-yaşam denklemini mi arıyor, hayır, bir kızı arıyormuş, bu kız kim tüm olaylarda ne gibi fonksiyonu var, neden önemli hiç belli değil  (kendi kızıymış neredeyse iki sene sonra ortaya çıktı ama nedeni henüz belli değil hâlâ). Ayrıca Final Crisis(Son Kriz) bu hikayeden sonra yer alıyorsa ki Batman ve Yeşil Fenerin devamlılığının değişmediği iddia ediliyordu ve Batman Rip hikayesinin sonucu Final Crisis'te bağlandığını da eklersek devamlılık iyice çorbaya dönmüş oluyor. Malesef yeni 52'nin oturduğu temel olması gereken hikaye (Justice League yeni 52'nin ilk yayınlanan yayınıdır) sürüyle soru işareti oluşturmak dışında hiçbir şey yapmıyor. Berbat karakterizasyonlar ise yeni okuyucuları çekmek şöyle dursun, eski okuyucuları bile karakterlerden soğutuyor. Justice League filminin duyurusu yapılmıştı umarım bu hikaye baz alınmaz diyorum. Justice Leaugue yeni 52 incelemesi burada bitti ama devamını kesinlikle getirmeyi planlıyorum özellikle üçlü savaşa kadar olan kısım ve üçlü savaş hikayesinde olan saçmalıklar kesinlikle incelenmeye değer.    

"Cobra"

5 yorum:

  1. "The New 52" : "Bildiklerinizi unutun, bu başka bir şey!"

    YanıtlaSil
  2. DC'de şu an temel problem karakterleri sentezlemeleri. Barry'yi Wally'leştirmek, Hal'i Guy'laştırmak, Superman'i Superboy'laştırmak. Ayrıca Cyborg'un sırf "Araya bir tane de zenci koyalım" mantığıyla ekibe dahil edildiğini düşünüyorum. Türkiye'deki yayınevlerini de anlamıyorum o kadar ikonik hikaye varken neden hepsi ısrarla yeni 52 basıyorlar, DC anlaşırken böyle mi istiyor acaba?

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. tamamen kötü yönleri bulup eleştirme üzerine kurulu bir yazı olmuş. yer yer haklı yer yer haksız eleştiriler yazılmış. iyi bulanan yerler oldukça az iken sürekli kötü ve yanlış yapılan yerler gösterilip berbat bir hikayeymiş gibi izlenim yaratılmış. bu yüzden yazıyı beğenmedim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hikayenin iyi yanları hakkında söyleyeceğimi söyledim çizimleri güzel ve Aquaman oldukça iyi Flash'ta idare eder. Bunlar dışında iyi bir şey göremedim eğer siz gördüyseniz ne güzel, sonuçta yazdıklarım kişisel gözlemim, bu hikayeyi beğendi diye kimseyi suçlayacak değilim.

      Sil