Kahramanları Çıldırtmayın!



Bugünkü makale konumuz aslında hepinizin sevdiği bir konsept. Ama bu konseptin ne kadar çok olumsuz yanı olduğunu gelin hep birlikte görelim...

Oldum olası kahramanların birbirleri ile kapıştığı serileri sevmem. Yok fikir ayrılığıyla birbirlerine saldırırlar iç savaş çıkar yok biri çıldırır diğerlerine saldırır. Bu konsept kulağa ve göze ne kadar güzel gelse de aslında içi bir o kadar boştur. Nedenlerine gelin bir bakalım...

Kahramanların birbirleri ile kapışması en öncelikli olarak karakteristik özelliklerinin hiçe sayılmasına neden olur. Şimdi siz gidip iyilik timsali Superman'i çıldırtırsanız ona yepyeni bir karakter çizer tüm karakterini yerler altına alırsınız. Veyahut gidip Punisher'ı tüm evrene karşı koyarsanız Punisher gibi güvenlik güçlerini öldürmekten çekinip bu yüzden yakalanma raddesine gelen birini silip atarsınız. Dediklerimi anlamanız için serileri okurken kafanızdaki kahraman ile okuduğunuz serideki kahramanları bir karşılaştırın. Kahramanların ne kadar değiştirildiğini, orjinalinden ne kadar çok koptuğunu ve tamamen farklı bir karakter olduğunu görürsünüz. Bu tarz serilerin en temel sıkıntısı budur.


İkinci olarak bu tip hikayelerde mutlaka kurgu boşlukları ve hatalar görünür. Mantık hatası, mutlaka ama mutlaka yaşanan zamanlama hataları ve hikayedeki boşluklar çoğu seride vardır ama bu tarz kahramanların birbirleri ile kapıştığı serilerde bu çok daha fazla yaşanır. Bunun temel nedeni hikayelerin genel konseptini çok fazla zorlama, illa çıldırsın veyahut birileriyle kapışsın  diye envai çeşit saçmalık öne sürme (bknz: Superman'in Scarecrow'un gazından etkinlenmesi), sanki kötü adamlar bunu fırsata çeviremezmiş gibi iki karakterin de diğer tüm düşmanlarını yok sayma gibi türlü nedenleri var. Bunları da tek tek açıklayalım isterseniz.

Kahramanların birbirlerini dövdüğü bu tip hikayelerde nedense o kahramanların bildiğimiz hikayelerinin çok dışına çıkılır. Giriş ve sonuç kısmı diğer serilere göre çok kısa tutulur. Bunun sebebi ise tabii ki serinin verebildiği tek şey olan aksiyonu, yani kavgayı, olabildiğince uzun tutmak. Bu tip hikayelerin %90'ı kavga geri kalan %10'u ise kurgudur. Aksiyonu ne kadar severseniz sevin hikayede güzel bir kurgu oturtulmamışsa o hikaye istediği kadar güzel aksiyon sahnesine sahip olursa olsun boştur. Bu tip hikayelerde maalesef %10luk kurgu kısmı da çok dolu olmaz, çok şey anlatır gibi görünüp hiçbir şey anlatmaz. Çünkü hikayenin temel mantığı "Bakın işte çok sevdiğiniz kahramanlar birbirlerine düşman oldu bu seri kaçmaz!" dır. Ve ne kadar kötü seriler de olsalar satış rakamlarında istenilene ulaşılır (Sırf bu yüzden Amerika'nın satış rakamalarını asla ciddiye almam...). Dediklerime en güzel örnek ise Marvel Now dönemine giriş hikayesi olan Avengers vs X-Men'in basıldığı sene en çok satılan çr olması gösterilebilir.


Zamanlama hatalarını geri plana atacak olursak hikaye boşluklarında benim en çok dikkat ettiğim nokta bu tip hikayelerde kötü adamların hep geri planda kalması. Şimdi bir düşünün, kendinizi kötü adamların yerine koyun. Ana düşmanınızın dostları bir savaş halinde. Düşmanınız da haliyle bir taraf tutmuş ve kendi dostlarıyla savaş durumuna gelmiş. Bunu tüm dünya biliyor o anda. Siz niye boş oturasınız ki? Neden savaşın en can alıcı noktalarından birinde düşmanınıza suikast düzenlemeyesiniz ki (Bahsettiğim Civil War'da Captain'ın öldürülmesine benzetilebilir ama o olay hatırlarsanız savaş bittikten ve Captain yakalandıktan sonra gerçekleşiyordu. Adamlar tüm savaş boyunca oturmuş yakalanmasını beklemiş.. Bakın gene bir mantık hatası ile karşı karşıyayız..)? Kahramanların kötü adamlar ile kapışması yeterince zevkliyken birbirleri ile kapışmasını abes, gereksiz ve itici bulduğumu tekrar belirtmek isterim. Süper kahramanlar bile kötü olabilirsa süper kötülerin pek çekiciliği kalmıyor esasen...

Son olarak bu tip serilerin en çok bilinenlerini tek tek inceleyip neleri doğru neleri yanlış yaptıklarına göz atalım.


Bu tip serilerin belki de en başarılısı Irredemable'dır. Temelde Superman'den esinlenilmiş Plütonlu'muz bizim yıllardır okuduğumuz, iyilik yapmasına alışık olduğumuz bir kahraman olmadığı için kötü oluşunu kabullenebiliriz. Tabi bu hikayede de bazı karakterlerin karakterizasyonları değişse de karakterleri önceden pek bilmediğimiz için gene kabullenebilir düzeyde tutuluyor. Konsepti böyle kullansınlar can feda..


Marvel'da Civil War ve X-Men vs Avengers ilk aklıma gelen örnekler (Tabi bundan başka örneği yok diyemeyiz. Tonla olduğuna emin olabilirsiniz..). Marvel'ın Now öncesi event mantığı sevmememin temel nedeni hep bu konseptten nemalanmaya çalışmalarıydı (Now dönemini de sevmiyorum eventlar açısından o ayrı konu). Her iki serideki sıkıntıları az çok bildiğinizi düşünerek bunu çok uzatmıyor ve sizi Cobra abimizin müthiş 3 incelemesi ile baş başa bırakıyorum (Bölüm 1, Bölüm 2, Bölüm 3)


DC'de en yakın örnekler Flashpoint, Earth 2 ve Injustice. Earth 2'yi henüz okumadığım için pek bir şey diyemem ancak Injustice ciddi anlamda mantık ve kurgu hatası içeriyor. Neden bu kadar beğenildiğini ve abartıldığını asla çözemeyeceğim. SPOİLER BAŞI Superman’in çıldırmasının ardından kahramanların bir kısmının hemen yanında yer alması ve resmen bir tirana dönüşen Superman’in kararlarına itiraz etmeden itaat etmeleri gibi karakterizasyon boşlukları bir yana seride Nightwing’in ölümüne gülsem mi ağlasam mı bilemedim… SPOİLER SONU Flashpoint'te Wonder Woman ve Aquaman'in kapışmasını beğendiğimi itiraf edeyim. Sanırım temel beğenme nedenim burada kahramanlardan ziyade ülkelerin kapışmasıydı. Bu konsept cidden ilgimi çekiyor. Ve buradan Hickman'a Infinity serisinde ağız tadıyla bir Wakanda - Atlantis savaşı izletmediği, savaşa hemen Thanos'un askerlerini dahil ettiği için en içten küfürlerimi yolluyor, en kısa zamanda Wakanda ve Atlantis arasındaki savaşı konu alan bir hikaye yazmasını arz ediyorum...

Böylece bir makalenin daha sonuna geldik. Bu konuyla ilgili bir makale daha okuyacağız gibi bir his var içimde ama benden olmayacağına emin olun.. Bir sonraki makalede görüşmek üzere..

-House

0 yorum:

Yorum Gönder