Artık hepimiz teknoloji çağının birer üyesiyiz.Sanayi
Devrimi ile başlayan bu sürecin bugünlere gelebileceğini 1900’ lü yıllarda kim
tahmin edebilirdi ki ? Teknolojinin insan hayatına katkı sağlamak amacından
çıkıp, moda haline gelebileceğini bundan çok da uzun olmayan bir süre önce kimse tahmin edemezdi.Fakat bana kalırsa
Teknoloji artık bir nimet değil, başa alınan bir bela.Bugün makineleşme ile
beraber artan işsizlik, insanlar arasında iletişim kopukluğu, özel hayatın
sınırlarının tehlikeye girişi gibi durumlar buna bir örnek.Dönüp bir bakın
etrafınıza, yaşadığınız çağın müthiş olduğunu ballandıra ballandıra size
anlatacak onlarca kitap, broşür, TV programı vs. göreceksiniz.Ben yaşadığımız
çağın geleceğin ütopyasını yaratacağını düşünmüyorum hatta distopik bir gelecek
bizi bekleyen.Hem de yıllar önce öngörülmüş distopik bir gelecek…Bugün bile bir
arkadaşınız ile buluştuğunuzda muhabbeti yarıda kesen mesaj trafikleri,
etrafımızı saran ve bizi korumanın yanında başka bir açıyla bakarsak bizi
izleyen birer göz gibi güvenlik kameraları ( V for Vendetta’ yı mı hatırladınız
yoksa ? ), hikayesi hep aynı ama oyuncuları farklı beyin uyuşturan TV
programları, … gibi daha birçok sıralanabilecek örnek, bugün bile bile bize
bazı şeylerin kötü gideceğinin habercisi aslında.Çok konuşmama gerek yok, Cesur
Yeni Dünya ( Aldous Huxley ), 1984 ( George Orwell ), Fahrenheit 451 ( Ray
Bradbury ) gibi romanlar size bu dediklerimden çok daha fazlasını
söyleyeceklerdir, iktisadi ve çevre konularında önereceğim kitaplara girmiyorum bile.Yine sinemadan daha çok
hoşlananlar için Fahrenheit 451 romanından uyarlama Değişen Dünyanın İnsanları,
George Orwell’ ın aynı adlı romanından uyarlama 1984 ( başrolünde V for
Vendetta, Hellboy ve son olarak Doctor Who’ dan tanıdığımız John Hurt bulunuyor
) ve Brazil adlı filmleri izlemenizi tavsiye ediyorum.Peki bundan neden mi
bahsettim ? Zamanı gelince anlayacaksınız elbet…İki – hatta üç – filmi
ardımızda bıraktığımız Superman karakteri, 1983 yılında tekrar Richard Lester’
ın yönetmenliğinde karşımıza çıkıyor.Bundan önceki filmin de yönetmeni olan
Lester’ ın üçüncü film için seçilmesi ne kadar doğruydu ? Superman III filmini
izlemeden önce aklımda birçok soru işareti vardı.Çünkü Superman II’ de resmen Richard Lester’ ın hayal gücüne
yolculuk yaptık ve ben o hayal gücünü hiç sevmedim ne yalan söyleyeyim.Bu filmi
önceden izlediğim için aklımda bazı sahneler vardı, o sahneleri düşündükçe içim
rahat etti ama inceleme yazmak için oturup tekrar izlediğimde aynı duyguyla
filmi beğenecek miydim ? Sonuçta karşımda pek de güvenemediğim bir yönetmen
vardı ve film en kötü ihtimalle Christopher Reeve’ in oyunculuğuyla kotarılıp
gerçekten çok kötü bir film olarak listedeki yerini alacaktı benim için.Daha
farklı düşünürsek de film belki çok iyi olacak ve Lester bana beklemediğimi
vererek beni şaşırtacaktı.Neyse sizi daha fazla bekletmeden filmimizi
incelemeye başlayalım.
İş bulmaktan yana
ciddi sıkıntılar yaşayan Gus Gorman adlı karakterimizi, işsizlik maaşını almak
için gittiği Metropolis Sağlık ve İnsan Servisleri Şubesi’ nde görmemizle
başladığımız film bize ilk dakikalardan Gus Gorman’ ın filmdeki komediyi
üstleneceğini hissettiriyor.Otuz altı hafta boyunca işsiz olarak dolaşan Gus
Gorman’ ın kendine ait bir rekoru bile var, günü birlik iş deneyimlerinin yanında
sadece yirmi sekiz dakika süren bir iş deneyimine de sahip.Anlayacağınız
kendisi işsiz kalmaya mahkum, gönlü çalışmaktan yana olmayan aksine en kolay
yoldan para kazanmak için elinden geleni yapan bir karakter.Doğal olarak
işsizlik maaşı kesilen Gus Gorman tam sinirle sigarasını yakmak üzereyken
kibritin üzerinde bir reklam görüyor; ‘’
Büyük para kazan ! Bilgisayar programcısı ol ‘’ .*Eski jenerikten farklı olarak
‘’ Metropolis’ te Karmaşa ‘’ temalı jeneriğimizi izledikten sonra şunu
demeliyim ki, eski jeneriğin epik havasından sonra komediyi öne çıkaran bu
jenerik de hoşuma gitmedi değil.İlk beş
dakikada komedinin aksiyonla hemen hemen eşit ağırlıkta olduğunu hissedemeyip,
- komediyi sevmeyenler olarak – filmi izlemeye devam ederseniz hayal
kırıklığına uğrarsınız.Çok geçmeden de filmde Lois Lane karakterini fazla
göremeyeceğimizi anlıyoruz.Clark, lise davetine Jimmy ile birlikte giderken
Lois de Bermuda’ ya gidiyor.Bunun başta kötü olduğunu düşünecek olsanız da bu
güzel bir durumun başlangıcı denebilir.Adventures of Superman ve öncesinde
şikayet ettiğim bir durum da böylelikle halloluyor.Yani klasik yapımlarda
Superman olduktan sonra Smallville’ ye hiç uğramamış karakterimiz böylelikle o
küçük kasabaya geri dönüyor.Bu istediğim bir şeydi.
Clark, Smallville’ ye
vardığında eski hem de çok eski bir arkadaşıyla – aşkıyla – karşılaşıyor; Lana
Lang.Burada ufak bir detaya dikkatinizi çekeceğim, Clark ve Lana diyaloğunda
Martha Kent’ in hayatını kaybettiğinden bahsediliyor, bunu aklınızın bir
köşesinde tutun belki çok sonraları işimize yarayabilir.Benden size bir
tavsiye, Clark Kent’ e dans teklif etmeyin sakın yoksa bir partideki tüm
gözleri üzerinize çekebilirsiniz .Şaka bir yana Clark’ ın dansını gördüğümde
kahkahayı patlattım, Clark üzerinden yapılan espriler bence muhteşemdi.İlk
filmde Otis ikinci filmde Non karakterlerinin komediyi üstlenmesinin ardından
üçüncü filmde komedi Gus Gorman ve Clark Kent arasında bölüştürülüyor lakin
pastadan büyük pay Gus Gorman’ a düşüyor.Neyse konumuza geri dönelim, Clark
Kent bir yandan Smallville’ de vakit geçirirken Gus Gorman da kendisine
Webscore Endüstrileri Bilgi İşlem Merkezi’ nde bir iş buluyor.Aldığı parayı
beğenmeyen ve az önce de söylediğim gibi kolayca para kazanmak gibi bir isteği
olduğundan boş durmayarak ‘’ bilgisayar yoluyla ‘’ çalıştığı firmayı
dolandırıyor.Firmadan zimmetine 85.000 dolar geçiren Gus Gorman bunu pek
gizleyemeyerek kendisini açık ettiğinde de firma sahibi Ross Webster devreye
giriyor ki burada eski usulleri savunan muhasebecisine söylediği söz de filmin
konusunu az çok belli ediyor; ‘’ Dostum
sen dünde kaldın, bu hırsızlığı yapansa yarının adamı ‘’ yine Ross Webster’ in
Gus Gorman’ ı yanına çağırdığında söylediği diğer bir söz ise filmin kilidini
açıyor; ‘’ Bilgisayarlar Dünya’ yı
yönettiği için bilgisayarı yanıltan adam da Dünya’ yı yönetebilir ‘’.Tabii bu
sözün ardından Ross Webster’ in planını da öğreniyoruz, kendisi Gus Gorman’ dan
hükümetin hava gözlem için fırlattığı Vulcan adlı uyduyu yeniden programlayarak
onu sadece hava gözlemleyen değil aynı zamanda onu değiştirebilen bir alet
yapmasını istiyor.Bunun da bir sebebi var, Ross Webster kahve ticaretine
atılmayı hedefliyor ve birçok ülke ile anlaşmış olsa da Kolombiya ile
anlaşamadığı için hava değişimi yaratarak orada ekili tüm kahve tarlalarını yok
etmeyi planlıyor.İktisadi tabirle kendisi kahve ticaretinde tekel olmayı
amaçlıyor.Ancak Superman, Kolombiya’ ya gidip bu hava değişikliğini önleyip, etkilerini de yok edince Ross
Webster planlarını daha da büyüterek önce Superman’ i ortadan kaldırıp sonra da
kahve yerine ‘’ daha karlı ‘’ petrol işine girmeyi hedefliyor.Tabii Superman’ i
yok edebilecek tek şey Kriptonit ve ellerinde de bu meteor bulunmadığı için,
tekrar Vulcan uydusunun yardımıyla Kripton’ un yok olduğu koordinatlara
ulaşarak Kripton meteorlarının içerdiği maddeleri saptayarak el yapımı
Kriptonit elde etmeyi düşünseler de Gus Gorman işi eline yüzüne bulaştırınca
sonuç çok daha değişik oluyor.Superman yok olması gerekirken şeytani ve bencil
ruhlu bir varlık haline geliyor.
Bu film Richard
Lester’ den hiç beklemeyeceğim bir film olmuş.Belki Richard Donner’ in muhteşem
kurgusu bozulmuş olabilir ama yine de Lester bol hicivli, aksiyonlu ve komedili
bir iş ortaya çıkarmış.Senaryoda David Newman ve Leslie Newman ** Mario Puzo’
nun yerini dolduramamış olsalar da gayet iyi bir iş ortaya çıkarıyorlar.Bu
sefer Richard Lester kafasından uydurduğu güçleri filme koymayarak da ortaya
kabul edeceğimiz bir Superman çıkarmış.Hal böyle olunca malum sitelerdeki puanların
neden bu kadar düşük olduğunu düşünmeye başladım ve birkaç şey buldum.Başta
komedinin eskisine göre çok fazla olması sebebi aklıma geldi sonra da Lois
Lane’ in filmde hemen hemen hiç olmaması.Ama bana kalırsa bu iki sebep de filmi
kötü yapmaya yetmiyor, neden mi böyle düşünüyorum ? İzin verin
açıklayayım.Başta komedi unsurunun sorun olduğunu düşünüyorsanız bir önceki
filmde de romantizm oldukça fazlaydı hatta aksiyon ile arasında bariz bir
dengesizlik vardı.Ayrıca Superman’ i görev başında görebilmemiz için de oldukça
beklememiz gerekti.Bundan önceki filmi yadırgamayı da bu filmi komediden ötürü
yadırgamak pek de doğru olmaz bu yüzden.Diğer bir sebebin de Lois Lane olmaması
olabilir demiştik.Tamam eğer filmin bir alt başlığı olmuş olsaydı ‘’ Superman
III : Çapkınlık Turu ‘’ olabilirdi.Lois Lane’ in olmamasındaki boşluk Lana Lang
ile kapatılmaya çalışılıp üstüne de Clark’ ın Lana ile yakınlaşması da
izleyicileri memnun etmemiş anlaşılan.Ama kaçırılan bazı noktaları da söylemek
gerek, bu Clark ve Lana yakınlaşmasının bazı nedenleri olmalı ki var da
zaten.Superman ve Clark Kent her ne kadar aynı kişi olsa da Lois Lane, oradan
oraya uçan, insanları kurtaran güçlü Superman’ e aşık ve geçtiğimiz filmde
gördüğümüz gibi Clark Kent ve Superman’ in aynı kişi olması bilmek gibi bir
yükü de kaldıramıyor.Ama Lana Lang, Smallville’ de yetişmiş o iyi kalpli ve saf
Clark’ tan hoşlanıyor.Bu doğal olarak Clark’ ın Lana’ ya yakınlaşmasına sebep
olmuş olabilir, hem hangi Superman filminde Lana’ yı bu kadar uzun bir süre görebildik
ki, tadını çıkarın Smallville’ de doğan ve yeniden alevlenen aşkın.Ben bu
yüzden Lois Lane’ in olmamasını yadırgamadım aksine yeni bir karakter yaratmak
yerine Lana gibi Superman’ in geçmişine
ait bir karakteri karşımıza çıkardıkları için yönetmen ve senaristleri takdir
ettim.
Az önce ne demiştim ben, eğer filmin al başlığı olsa bu ‘’
Çapkınlık Turu ‘’ olurdu demiştim değil mi ? Bunu unutun, tamamen bir
şakaydı.Asıl bir alt başlık olacaksa bu ‘’ Superman III : Superman vs. Superman
‘’ olurdu kesin.Superman’ in ikiye bölünmesi benim için yeni bir durum
değil.Hatırlarsanız Adventures of Superman dizisinde de bunu gördük ama bir
farkla, iki Superman de iyi karakterlerinden bir şey kaybetmiyorlar yalnız
güçlerini yarı yarıya bölüşmüş oluyorlardı.Ancak bu filmde kötü bir varlık
haline gelen Superman’ in bir nevi içindeki iyiliği dışarı çıkarmasını
görüyoruz.Ancak burada da bazı noktalar dikkatinizi çekecektir.İyilik dışarı
Clark Kent olarak ve kısıtlı güçlerle çıkıyor.Burada atıf yapılan Superman’ in
bir ‘’ insan ‘’ oluşu, içindeki iyiliğin de Jonathan Kent ve Matha Kent’ in bir
uzay gemisiyle Dünya’ ya gelen o çocuğu böyle yetiştirmiş olmaları.Yani iyi
olan aslında Superman değil bu çiftin yetiştirdiği Clark Kent.Güçlerinin kötü
ruhlu Superman’ den daha kısıtlı olması da bir mesaj vermek için aslında; her
ne kadar zayıf olursa olsun iyilik, kendisinden daha güçlü olan kötülüğe zafer
kazanabilir ! Konsept, ana fikir gayet güzel oluşturulmuş ve bugün onca efekte
rağmen Superman vs. Superman izleyemiyorken bunu 1983 yılında başarmış Richard
Lester’ i ayakta alkışlamak lazım.
Şimdi filmde kaç kötü adamımız var sayalım.Kötü ruhlu
Superman, Gus Gorman, Ross Webster ve kardeşi Vera Webster ile son olarak da
metresi Lorelei.eğer bugün çekilen bir filmde bırakın beşi, iki tane suçlu bile
olsa ikisine de aynı ağırlık verilsin, ikisiyle de savaşsın, biri diğerinden
fazla gözükmesin vs. diye devam eden bitmek tükenmek bilemeyen seyirci
istekleriyle karşılaşır yönetmenler ve senaristler.Senaristler ise filmde üç ana kötüye rolleri gayet
başarılı bir şekilde dağıtmış, başarıdan kastım kötü karakterlerin filmde
gerektiği kadar görünmeleri.Bununla da yetinmeyip filmin sonunda kendine ait
bir bilinci olan bilgisayarımızı da düşmandan sayarsak, kimi düşman tadında bırakılarak
kimisi de tadına doyum olmadan filme gayet güzel serpiştirilmiş.Yine geçtiğimiz
incelemede bir husustan bahsetmiştim.Kötü karakterlerin fazlasıyla ‘’ Klasik
Dönem ‘’ özelliği içerdiğinden.Bu sorun da aşılmış, para ve güç için
milyonlarca insanı öldürebilecek, içindeki kötülüğün kaynağı belli olmayan
düşmanlar yerine daha sadeleştirilmiş düşmanlar karşımızdaki.Mesela Gus Gorman,
son dakikalarda Superman’ e hayati yardımı dokunan bir karakter, filmin ‘’ iyi
‘’ kötülerinden.Richard Pryor’ un o güzel oyunculuğu sayesinde de karakteri
hemen seviyorsunuz zaten.Ross Webster ise tam bir kapitalist.Lex Luthor’ un üzerinde biraz
oynanmış bir versiyonu, pek orijinal olduğu söylenemez.Ama yine de Christopher
Reeve’ nin oynadığı filmler içerisinde tek Lex Luthor’ suz film olması
nedeniyle bu filmin yeri benim için ayrı.Keza kapitalizmin eleştirisi bu
karakter üzerinden daha açık yapıldığı için de beni memnun etti.Lorelei ise
filmin cinsel objesi olan, daha doğrusu zeki olup kendini böyle göstermeyi
tercih eden bir karakter, olmasa da olur dedirtiyor ama olması-olmaması pek
mühim olmadığı için etkisiz eleman diyebiliriz, Vera Webster’ den bahsetmeye
pek de gerek yok açıkçası.En basit tabirle General Zod için Ursa ve Non neyse
bu filmde bu iki kadın karakterde o.
Anlayacağınız bu
filmi, malum sitelerdeki puanlara göre yargılamamanız en doğru tercih
olacaktır.İzlerken çok zevk alacağınızı düşünüyorum, göndermeleri, mesajları,
aksiyonu ve komedisiyle sizi kendisine çekmemesi için hiçbir sebep yok.Görsel
efektlere gelecek olursak yine yılına göre gayet iyi hatta kendini bugüne
taşıyabilecek kadar iyi bir yapımdan bahsediyoruz.Efektler çok nadiren
sırıtıyor ancak bu durum bugün izlediğimiz filmlerde bile mevcut, bazı
noktaları bu yüzden es geçiyorum.Bunun dışında Superman vs. Superman
kısmında bile sizi rahatsız edebilecek bir şey yok tabii mükemmeliyetçi
değilseniz.Son olarak bir göndermeden bahsederek klasik ‘’ bir sonraki filmde
olmayacak oyuncular ‘’ kısmına yönelelim.Yine Adventures of Superman dizisinde
gördüğümüz Superman’ in kömürü basınç uygulayarak elmas haline getirmesini
hatırlıyorsunuzdur.Superman, Lana’ ya ufak bir sürpriz yapmak için işte tam da
bunu tekrardan yapıyor.Bu filmde Adventures of Superman’ in bize hatırlatılması
da hoş bir detaydı.
Gelelim Christopher
Reeve’ nin oynadığı Superman filmlerinde bir daha göremeyeceğimiz isimlere.Gus
Gorman rolünde izlediğimiz Richard Pryor’ u, bir daha herhangi bir Superman
uyarlamasında da göremedik.10 Aralık 2005 tarihinde de kendisi hayata gözlerini
yumdu, kendisini hep Gus Gorman olarak hatırlayacağım.Lana Lang rolünde
izlediğimiz Anette O’Toole ise bu yapımdan sonra birçok filmde ve dizide rol
aldı ancak siz onu daha çok Smallville dizisinde oynadığı Martha Kent rolüyle biliyorsunuz,
ki ben de kendisini ilk kez Martha Kent olarak tanımış Superman III filminde
oynadığını filmi izledikten sonra görmüştüm.Ross Webster rolünde izlediğimiz Robert
Vaughn ise bu filmden sonra herhangi bir Superman uyarlamasında kendisine yer
bulamasa da birçok dizi ve filmde rol aldı.Lorelei rolünde izlediğimiz Pamela
Stephenson ve Vera Webster rolünde izlediğimiz Annie Ross ise bu filmden sonra
çok fazla film veya dizide rol alamadılar, kendilerini herhangi bir Superman
uyarlamasında da göremedik zaten.Böylelikle bir incelemenin daha sonuna gelmiş
olduk, bir sonraki incelemede görüşmek üzere, iyi seyirler, hoşçakalın.
* Burada yazan telefon
numarasının 12345678 şeklinde olduğunu görünce kahkahayı basıverdim.
** David Newman ve Leslie Newman
ikilisi ( Richard Donner’ s Cut dahil ) bundan önceki Superman
yapımlarında da senaryo takımında yer almışlardır.
'' Hellbazer ''
0 yorum:
Yorum Gönder