Ben artık Green Lantern The Animated Series incelemelerini
yazmayı bırakıyorum ! Neden mi ? Çünkü bu bölümden daha iyi bir bölüm
çıkacağını düşünmüyorum ! Şaka bir yana , bu bölüm gerçek mi yoksa benim
gördüğüm bir rüya mı ? Neden bu kadar
şaşırdığımı düşünüyorsunuzdur şimdi.Ben hemen cevabını vereyim; Steampunk akımı
etkisinde bir Green Lantern The Animated Series bölümü.İlk önce – fırsatını yakalamışken
– biraz size Steampunk’ tan bahsetmek istiyorum.Viktoryan dönemi modası ve
temelinde o dönemin teknolojisini barındıran, Sanayi Devrimi dönemine hapsolmuş
gibi dursa da - hemen hemen –
elektiriksiz bir Dünya alternatifiyle karşımıza çıkan bir akım kendisi.Türkçe
karşılığı olarak ‘’ Buhar Çılgınlığı ‘’ da denilen, bilimkurgunun bir alt türü
olarak nitelenen akımın genel itibariyle size sunduğu karanlık havası en ilgi
çekici yönü.Hellboy ve Hellboy II : Golden Army filmlerinde
karşılaşabileceğiniz gibi, çok sevilmese de Vahşi Vahşi Batı filminde de en iyi
örneğini görüyoruz aslında.Örnekleri çoğaltmak gerekirse, sevdiğim yönetmen Tim
Burton’ un Sleepy Hollow’ u, Alex Proyas’ ın Dark City’ i ve tek filmlik Van
Helsing’ i sayabiliriz.
Geçtiğimiz bölüm incelemesinde Anti-Monitor ve Hal Jordan
arasındaki mücadele sonucunda uzayda mekansal bir çatlak oluşmuş olabileceğini
ve büyük bir ihtimalle Hal Jordan’ ın karşı tarafa geçiş yaptığını
söylemiştim.Tam da bu dediğim gerçekleşerek Hal Jordan’ ı başka bir yerde,
paralel bir evrende görüyoruz.Çok geçmeden de gezegenin, Duke Nigel adlı bir
diktatör tarafından yönetildiğini, ona karşı ise Steam Lantern ve aşkı
Catherine’ in mücadele ettiğine tanık oluyoruz.Paralel evrende sıkışıp kalan
Hal Jordan da ister istemez bu mücadelenin bir üyesi oluyor, farklı bir evrende
olduğu için de bir yandan dostlarıyla da iletişim kurmaya çalışıyor.Bu bölüm
sayesinde Anti-Monitor’ un da nereden geldiğini öğreniyoruz, Anti-Monitor
aslında şuan üzerinde bulunduğu gezegene ait evrenden gelen bir varlık ve ne
acıdır ki tüm galakside kalan tek gezegen de yine Hal Jordan’ ın bulunduğu
gezegen.Peki bir galaksiyle tabir-i caizse kendisine ziyafet çeken Anti-Monitor
nasıl oldu da bizim evrenimize geçti ? Bunun yanıtını ancak izleyince
öğrenebileceksiniz fakat şunu söylemek gerekirse bu bölüm sayesinde evrenimize
yeni bir gezegen ve üzerinde bir de kahramanı katmış olduk.
Bu bölüm beni
şaşırtan bir bölüm oldu, sadece ‘’ Buhar Çılgınlığı ‘’ öğeleriyle değil aynı
zamanda göndermeleriyle de.İlk başta Steam Lantern’ i gördüğümde ilk
dikkat ettiğim bir güç yüzüğü takıp
takmadığı oldu.Takmadığını fark ettiğimde, ortaya çıkan güç dalgası ne kadar yeşil
renkte olursa olsun kendisinin bir Yeşil Fener olmadığını anladım.Ama durun !
Steam Lantern, Hal Jordan’ ı gördüğünde ona gerçek bir Yeşil Fener olup
olmadığını, kendisinin daha önce bir Yeşil Fener gördüğünü söylediğinde
şaşırdım, bir saniye bile olsa bu kim olabilir diye düşündüm.Fakat bir milyon
saniye düşünsem de aklıma gelmeyecek bir isim olduğunu anladım.Steam Lantern,
gördüğü Yeşil Fener’ in kırmızı gömlekli ve pelerinli olduğunu söylediğinde
önce sevindim ama sonra da üzüldüm.Bahsettiği isim Alan Scott’ tu ve maalesef
kendisini bu macerada görme şansımız da olmadı.Dürüst olayım gerçek bir Yeşil
Fener’ den bahsedilecekse bu Hal Jordan veya diğerleri değil, ilk defa 1940
yılında gördüğümüz Alan Scott’ tur zannımca.Böylelikle bir incelemenin daha
sonuna gelmiş olduk, bir sonraki bölümde
görüşmek üzere, hoşçakalın..
'' Hellbazer ''
0 yorum:
Yorum Gönder