George Reeves anısına…
Şimdi belki
şaşıracaksınız, çizgi roman ile alakası olmayan hatta içinde aksiyon bile
barındırmayan filmin incelemesinin burada ne işi var diye.Bu filmi incelememin
iki nedeni var, hem ölümü gerçekten muamma olan George Reeves’ in son
zamanlarını anlatan bir film olması hem de George Reeves’ i oynayan aktörün Ben
Affleck olması.Açıkçası bu iki gerekçe filmi incelemek için yeter de artar
bile.
50’ li yılların
Superman’ i olarak George Reeves belki de o yıllar için en doğru seçimdi.Bir
film ve ardından gelen altı sezonluk dizi boyunca onu Superman olarak izlemek
ise ayrı bir keyifti.Belki de bitmemiş olsa George Reeves’ i tekrar uzun
metrajlı bir filmde Superman olarak görebilirdik kim bilir, altıncı sezonda artık kalitesini
arttıran dizi belki de George Reeves’ in başrolünde renkli şekilde sinemalarla
buluşurdu belki.Hatta bana kalırsa son üç bölümün yönetmenliğini yapan George
Reeves bence bir Superman filmi yönetmek için başarısını kanıtlamış durumdaydı
ve böyle bir filmi o bile yönetebilirdi.Fakat George Reeves’ in ölümü eğer
akıllarda böyle bir proje varsa bile gerçekleşmesini engellemiş oldu.
Hollywoodland,
aslında George Reeves’ in ölüm bilmecesini anlatmakla beraber 50’ li yılların da genel bir panoramasını
bize sunan bir film ve uzun zaman sonra aksiyona ( ve itiraf etmek gerekirse
Superman’ e ) alışmış bünyemin uzun süre sonra gördüğü en güzel dram
filmiydi.Belki her yaş grubuna ve her beğeniye hitap etmese bile başından
sonuna akıp giden bir film.O zaman beklemeye gerek yok incelememize
başlayabiliriz.
Filmimiz George Reeves’ in ölü bulunduğu gece başlıyor fakat
tanımamız gereken karakter çok daha farklı bir isim, dedektif Louis Simo ( Adrien Brody ).Aslına
bakarsanız hayatın her alanında başarısız olmuş olan Dedektif Simo, bir şekilde
hayatını devam ettirebilmek için ufak tefek işleri kabul eden, pek de umut vaat etmeyen birisi.En
sıkı müşterisi eşinin kendini aldattığını düşünen – akıl hastası - Chester Sinclair olunca, George Reeves’ in
ölümünü araştırmak gibi bir iş ayağına geldiğinde doğal olarak
reddetmiyor.Ancak bu işi çözmek, akıl hastasını günde elli dolara kandırmaya
benzemediğinden ve ölümün arkasında birçok sır olduğundan iş içinden çıkılmaz
hal alıyor.Peki George Reeves intihar mı etti yoksa öldürüldü mü ? Eğer
öldürüldüyse katili kim ? İşte son soruda o kadar çok seçenek var ki.Ancak bana
kalırsa filmin sonunda tüm düğümler çözülüyor.İsmini duymadığım Allen Coulter
yönetmenliğindeki film bana kalırsa gayet güzel, senaryo da bir o kadar başarılı
tabii ki.
Adrien Brody’ i
açıkçası The Pianist ve The Jacket filmindeki performansları dışında pek
beğenmediğimi itiraf etmeliyim özellikle Predator filminde oynayacağını
duyduğumda hiç mi hiç mutlu olmamıştım o filmde olmasından.Artık Adrien Brody’
nin sevdiğim filmleri arasına bu filmi de eklemiş bulunmaktayım çünkü rol
kendisine hem yakışmış hem de – mükemmel diyemesem de – çok başarılı bir
oyunculuk performansı sergilemiş.Özellikle filmin sonlarında karakterin ruh
halini o kakar iyi bir biçimde yansıtıyor ki, gerçekten etkilendiğimi itiraf
etmeliyim.
Her ne kadar George Reeves’ in son anlarına dair bir film
olsa da Hollywoodland, dönemin eşcinsellere bakışını, siyasi ruh halini, sinema
sektörünün iç yüzünü ve bizim izlediğimiz siyah beyaz ( bazen renkli ) o tatlı
dünyanın aksine o dönemin sıkıntılarını küçük sahne ve diyaloglarla bize
anlatmayı başarabilen bir film olarak izlenmesi gereken bir film.Tabii filmin
esas konusu dahilinde başarılı olması özellikle Louis Simo’ nun cinayet anını
her şüpheli için aklında kurgulayışı, her adımın merak ediyor olmamız
yönetmenin – en azından bu film için – gayet başarılı olduğunu
kanıtlıyor.Açıkçası ben sadece basit bir
dedektiflik-anı karışımı bir film ile karşılaşacağımı düşünürken böyle hem
alttan alta 50’ li yılları bize anlatmayı başaran hem de kendi konusu dahilinde
bize akıcı bir film olarak hak ettiği yeri bana göre alamamış eğer filmi aldığı
puana göre yargılamış olsaydım gerçekten filme büyük haksızlık etmiş olurdum(
yani anlayacağınız kesinlikle ve kesinlikle filmleri malum sitelerde gördüğünüz
puanlarla yargılamayın ).
Şimdi asıl merak ettiğiniz konuya geliyorum :
Peki Ben Affleck’ in oyunculuğu nasıldı ? Az çok gözlemlediğim kadarıyla Ben
Affleck’ in oyunculuğu istikrarsız.Yani bir filmde hiç beğenilmeyecek
performans sergilerken diğer filmde gayet başarılı bir oyunculuğa sahip
olabiliyor.Özellikle kendi yönettiği filmlerde gayet iyi yönetmenlik ve
oyunculuğa sahip benim düşünceme göre.Bu filmde ise Ben Affleck’ te George
Reeves’ i görebildim, hatta filmin genelinde George Reeves’ in çaresizliğini,
bunalımını hissettirebildiğini düşünürsek Batman v Superman : Dawn of Justice
filmi için umutlanmamak için hiçbir sebebim kalmıyor aslında.Hatta müthiş bir
senaryonun en kötü ihtimalle Ben Affleck’ in pürüzlerini kapatarak ortaya ‘’
izlenebilir ‘’ bir Batman performansı çıkaracağını düşünüyorum.Yani
anlayacağınız ben Zack Synder ve senarist kadrosuna güveniyorum hatta Ben
Affleck’ e bile güveniyorum, beklentiler yüksek ve umarım bekleneni
karşılarlar.*Bu arada Batman v. Superman : Dawn of Justice filminden bahsetmişken,
Man of Steel filminde Martha Kent rolünde izlediğimiz Diane Lane de bu filmde
önemli karakterlerden olan Toni Mannix rolünde karşımıza çıkıyor
Son olarak filmde gerçek manada şaşırtıcı ve belki de en
trajik sahne filmin başında tanıştığımız Chester Sinclair’ in eşini öldürdüğü
sahne olsa gerek.Aslında bu sahnede Louis Simo’ nun dönüm noktasıyla
karşılaşıyoruz bana kalırsa.Hatta George Reeves gibi sona yaklaşan bir adamın
son başarısızlığı ve çırpınışları karşımızdaki.Her ne kadar açık uçlu biter
gibi görünse bile aslında benim için açık bir sona sahip.
Hollywoodland belki herkesin sevebileceği bir film olamaz
belki ancak aksiyona doymuş bir izleyici için özellikle belli karakterlerin
hayranı olan izleyiciler için bulunmaz bir nimet olabiliyorlar.Mesela klasik
Doctor Who’ nun ilk doktoru olan William Hartnell için çekilen film An
Adventuren in Space and Time de en az bu film kadar başarılı. İşte böylelikle
bir film incelemesinin sonuna daha gelmiş olduk, şimdiden size iyi seyirler
diliyorum, hoşçakalın..
* Ben Affleck bu filmdeki
performansıyla Venedik Film Festivali’ nde ‘’ En İyi Erkek Oyuncu ‘ ödülünü
almayı başarmıştır.
‘’ Hellbazer ‘’
0 yorum:
Yorum Gönder